Şövalye, şüphesiz hepimizin bildiği ortaçağ Avrupa’sının seçkin ve inandığı değerler uğruna savaşan atlı askeriydi. Bu tanımlama Anadolu ve Türk kültürümüze aykırı bir unvan olsa da her dönem tarihle yakından ilgilenen biri olarak tarafımdan kabul görmüş profesyonel bir ruhtur. Satış yönetimi terminolojisinde yeri olmamasına rağmen satış pazarlama alanında benim ve yönetimini üstlendiğim bölgesel ekiplerimde özellikle de genç yöneticilik dönemlerimde dilimize pelesenk olmuş üç kelimeydi Saint Jean Şövalyeleri.
Biz satışçıların müşteri ziyaretleri çoğu kez planlı çalışmalarımızın zor geçen seyahatlerle bütünleştiği hareketli faaliyetleri olarak kayda geçerdi. Bu uzun geçen stresli satış seyahatlerimizde ya da sonuç odaklı zorlayıcı ikili saha çalışmalarımızda sorumluluğu paylaşma ruhuyla yaptığımız sohbetler ise zihinlerimizde kayda geçen besleyici motivasyon unsurlarıydı.
Bir dönem sohbetlerimizin konusuydu Saint Jean Şövalyeleri… Bu satırları okuyanlara garip gelecek nitelikteki yazı başlığım ve teması o yıllarda ikili saha çalışma sohbetlerimizin espri kaynaklı sohbet konusuydu. O kadar ileri gitmiştik ki ekibimizdeki çoğu satışçı konu ile ilgili bilgilerle donanıyordu. Uzun yolculuklarda hoş tarihsel sohbetler yapıyorduk. Şimdi sudan çıkmış hatta kurulanmış kara yaşamına uyum sağlamış bir balık edasıyla bu satırları gülümseyerek yazıyorum. Eminim ki o yıllarda ekibimizde görev yapmış değerli, başarılı, onurlu, profesyonel çalışkan satışçılarda bu satırları okuduklarında aynı hisleri yaşayacaklardır.
Pekiyi neydi bizi harekete geçiren ruh? Bu sohbet konusu... Ortaçağ Avrupa’sında yaşamış, kültürümüzden uzak, atlı süvari grubuna yaklaştıran… Ya da onlar hakkında sohbet edebilecek nitelikte bilgiler araştırmamızı sağlayan motivasyon... Neydi? Sadece saha ve iş seyahatlerinde satışçı yol hikayeleri deyip geçiştirmek pek doğru bir yaklaşım gibi gelmiyor bana... Sanıyorum ki bu derece benimsediğimiz sohbet konumuzda şövalyeler ve satışçılar arasında kurduğumuz benzerlik ilişkisi bizi bu konuya daha da yakınlaştırdı.
Şimdi daha net görüyorum… Satışçılar ile şövalyelerin misyoner ruhundaki benzerlikleri... Aslında bu benzerlikler her iki unvanında uyması ya da benimsemesi gereken ilkelerdir. Bu ilkeler, inandığı değerleri sonuca ulaşma pahasına korumaktır. Kişiliklerine zarar gelmediği sürece, emri altında olduğu yöneticilerinin tüm direktiflerine uymaktır. Ve hatta bu benimseme güçlü bir kurumsal hizmet özelliğidir. Sözünün eri olmak, onurunu küçük düşürecek davranışlardan uzak tutmak ve her durumda doğruluğun dürüstlüğün temsilcisi olmak benzerliklerinin en güçlü yönlerindendir.
Geçmişte birlikte çalıştığımız satışçıları şövalye ruhunun verdiği ayrıcalıkla anmak bu satırları yazarken beni fazlasıyla mutlu etti. Satışçı ruhunu özümsemiş bir satış koçu olarak bu temayı anmayı bir görev bildiğim için bu yazımda da ilham perisinin gücüne teşekkür ederim.
Ali Kayacan.
Ali KAYACAN © 2017 Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgilendirme |